top of page
  • Yazarın fotoğrafıAçelya Küle

Olumlu Bakış Açısı Kendimizi kandırmak mı ?

İnsanlar şu sorular üzerinde duruyorlar; üzgünken olumlu bakış açısı sağlamaya çalışmak kendini kandırmak değil mi ? Misal benim yada yakınımın başına bir kaza veya hastalık gelse, bu durum kötü bir şey değilmiş gibi nasıl davranabilirim ? Ya da en basitinden kötü bir gün geçiyorum, duygusal olarak yorgunum ve iyiymiş gibi bir tavır takınmaya çalışmam daha da yorucu olmaz mı ?



Öncelikle bizler yaşanmış oluşumlarda ve "kötü" diyerek etiketlediğimiz durumlarda ,içinde bulunduğumuz ruh halince "zihinsel savaşlara" girebiliyoruz. Olan olmuştur ve bizler "o olay vuku bulmamış ve özünde iyiymişiz" gibi davranamayız. Bu sadece rol yapmak olur. Burada önemli olan, olumlu bir bakış açısı takınmaktan ziyade "gerçekçi gözlerle görebilme ve olana olduğu gibi izin verebilme" ile ilgilidir.

Peki gerçekçi gözlerle görebilmek nedir.? Şöyle ki en yakın zamanda yaşadığınız tatsız bir olayı zihnimizde canlandıralım. Zihinde canlanan ve belki bugün belki de önceki günlerde yaşanmış bu olay içerisinde "şu an " zihinsel konuşmalarımız nasıl? Neler söylüyor ? Eleştiriyor mu ? pişman mı ? Olana hala direnç mi gösteriyor ? En önemlisi de siz bu oluşan dirence ne tepki veriyorsunuz, onunla tartışıyor musunuz ?


Eğer cevaplarınız evetse, affedemedikleriniz, zihinsel tartışmalara girdiğiniz kişiler ve olaylar içerisinde sirkülasyona girilmiş, zihinsel dirençler oluşmuştur. Zihnimiz çoğu zaman korunma içgüdüsü ve savunma mekanizmaları ile oluşumları kabullenemiyor ve sürekli farklı senaryolarda tekrara düşülebiliyor . Adeta önceki gün, hafta ya da aylar önce vuku bulmuş olan olaya tutunuyor. Bu tutunma "insanları affetmeyerek" çoğu zaman farkında olunmayan bir istem ile yapılıyorken. Çoğu zaman unutulmak istenen ama hala direnç kalıplarınca izin verilmeyen düşünce sistemlerinden dolayı bırakılamıyor.

Durum böyleyken nasıl olanı olduğu gibi göreceğiz ? "Olanı olduğu gibi kabul ederek "... Burada söylemek istediğim zihinsel olarak olayın çarpıtılması yerine düşüncedeki geçişlere izin vermek ve içsel girdaplara takılmamak. Bunun içinde şunu diyebilirsiniz ki, " bu da bir kontrol mekanizması olmuyor mu ?" bu yargı bizim yıllardır alışılagelmiş ve kabul gördüğümüz zihinsel kalıplardan gelmektedir

. Öyleyse " zihinsel gözlem yapmazsak ve o anda orada bulunup gözlemleyemezsek topraklarımıza girmiş olan olumsuz işgalcileri nasıl tanıyacağız. ? Gözlemlemek kontrol girişiminde bulunmak değildir. Sadece "olumlu yada olumsuz" , " iyi yada kötü " ne varsa olanı görüp, olana olduğu gibi izin vermek. Bu sahte bir mutluluktan ziyade ilk etapta "ıstırap verici" bile olabiliyor. Zihinsel olarak kendimizi kandırma eylemindense objektif olarak oluşumları kabul etmiş oluyoruz. . Tam olarak burada bu düşünce ve zihinsel gözlem kısmını ele almak istiyorum.

Örneklemek gerekirse , diyelim ki bize gösterilmiş olan saygısızca bir hareket var ve bu durumu kabullenemiyoruz. Kabullenememek bizlerde " içsel bir çatışmaya " ortaya çıkardığında zihnimizde bir sahne oluşuyor ve burada varsayımlar, olanı kabul edememeler ve senaryolar perdeleniyor. Ve bu direnç sadece zihinde değil , bedende de kendini kas spazmları, stres, dişleri , bacakları sıkma, boğazda düğümlenme olarak kendini gösteriyor.



Kabullenme evresine gelecek olursak ki bu farkındalıkta pratik isteyen bir durum, fakat size şöyle özetleyebilirim; düşünceler geldiğinde kendinizi eleştirel bir tutumda bulduğunuz anda "eleştireni izleyin " olayları izleyin " muhakeme yapmadan, olaya katılmadan " eğer ki vücudunuzda kasılmalar oluyorsa bunu da gözlemleyin tepkileriniz neler ?

Hatta psikiyatrik temelli bir bilgi verecek olursam eğer, bunlar için özel zamanlar yaratmak gerekiyor. Sakin ve kimsenin sizi rahatsız etmeyeceği bir zaman diliminde tercihen oturur ve dik bir pozisyon alarak gözlerinizi kapatın ve nefesleri ona kadar saymaya başlayın. Aklınıza düşünceler fikirler gelecektir onları gözlemleyin ve nefesinizden ayrılmayın. Sayıları kaçırdığınızda tekrar birden başlayın. İlk zamanlar zihni sakinleştirmek ve odaklanmak zaman alabiliyor. Bazılarımız kırk kez , bazılarımızsa altmış kez sayarak zihni daha odaklı hale getirebilecektir. Sakin ve odaklanmış anınızı bulduğunuzda sizi rahatsız eden konuyu görün. Yargılamayın, nefesinizden ayrılmayın. Sadece izleyin. Affedemedikleriniz varsa onları içsel gözlerle görün nedenini, yargılarınızı , hislerinizi fark edin ama sürüklenmeden. Nefesi saymaya devam ederek. Bu arada beden tepkilerinizi de fark edebilirsiniz.



Ben mümkün olan her gün meditasyon yapan bir insan olarak, zor zamanlarda bu egzersizi uyguladığım zaman içinde, farkındalığımın geliştiğini , hangi durumlarda nasıl tepkiler verdiğimi, duygusal durumlarda bedensel tepkilerimin nasıl olduğunu fark ettim. Ayrıca düzenli meditasyon yapmaya başladığımda zihinsel kalıplarımın kırılmaya başladığını ve olayları daha geniş bir açıdan ele aldığımı fark etmeye başladım. Unutmayalım ki zihinsel değişimler emek ve çaba istiyor. Şimdilik bizi zihinsel girdaplardan kurtarabilecek bir ilaç yok.

Acının kurtunulmaya çalışılacak bir olgudan ziyade kucaklanarak gözlemlenecek bir olgu olduğu kanısındayım. Acı bizim bilinç altımızda olaylara verdiğimiz tepkilerin su yüzüne çıkarak duygu bulmuş hali ise. Yine derine inerek onu bulmalı ve içsel olarak bunu kabullenerek , tam olarak nereden geldiğini görebilmeliyiz ki onu şifalandırabilelim. Tıpkı ağlayan bir çocuğa kucak açmak gibi.

Son olarak tüm bu egzersizler ve kabul edişten sonra , doğru ve objektif bir bakış açısı kazanabiliyoruz ki bu beraberinde olumlu bir farkındalık getiriyor. Dolayısıyla düşünceleri olumlu görmekten ziyade "olduğu gibi görebilmek " zaman içinde bize olumlu oluşumları katabiliyor.

Farkındalıkla Kalın

Sevgiler Açelya

64 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör

Neden abone olmalıyım?

Eğer sitemizi gezerken keyif alıyorsanız ve yeni paylaştığımız içeriklerden haberdar olmak istiyorsanız aşağıdaki abonelik formu bölümüne mail adresinizi yazıp gönder butonuna basabilirsiniz.

bottom of page