top of page
  • Yazarın fotoğrafıAçelya Küle

Ayrılıklarda Durumu Kabullenebilmek Üzerine

Ayrılık hem ikili ilişkiler, hem de arkadaşlık ilişkilerinde, aradaki bağın kuvvetine bağlı olarak acı verici bir deneyim olabiliyor. Bu süreçte çoğunlukla ruhsal iniş çıkışlar yaşıyor, bazen o insana öfke dolu atıflarda bulunurken bazen de anılarımızı tekrar canlandırarak hüzne boğulabiliyoruz. Böylelikle durumu kabullenmemiz uzun bir zaman alıyor, yapılanları hakketmediğimizi düşünerek daha büyük bir buhrana düşüyoruz. Bu da günlük hayatımızı ve psikolojik sağlığımızı olumsuz yönde etkiliyor.

Yapılan araştırmalara göre ayrılık acısının beyinde göstermiş olduğu "duygu durumu değişiklikleri" kanıtlandı. Bu da demek oluyor ki yaşadığımız ilişki sürecinde o insanla ilgili zihinsel algımız ve edindiğimiz alışkanlıklar belli bir çerçeveye bürünüyor .Hatta ve hatta uzun süreli yaşadığımız ve sürekli aynı ortamlarda bulunduğumuz insanlarla bir süre sonra aynı bakış açılarına sahip oluyoruz. Sanırım "körle yatan şaşı kalkar" atasözü de bu birbirine benzeme sürecine ithafen söylenmiş.

Dolayısıyla bu birlikte olma ve paylaşım süreci bittiğinde zihin "alışılmış olandan kopma" eyleminde bir sıkıntıya giriyor. Her şey bu kadar da basit değil tabi ki. Buna eklenen duygusal sirkülasyonlar , zihinde yapılan geçmiş hesaplaşmaları ve kişisel deneyimlere dayalı bir çok sıkıntı da beraberinde geliyor.

Ama benim gözlemlediğim kadarıyla en büyük sıkıntı "kabullenme " evresinde. Eğer bu kabulleniş içsel olarak gerçekleşirse zihin durumun üstesinden gelebilmek için yeni deneyimlere ve arayışlara alan tanıyor. Tabi ki bu süreç, daha çok taze olan duygusal acımız için o kadar da kolay geçmiyor. Fakat yaşanılmış duruma ivme kazandıran ve zihne o yöne doğru eğim verdiren farklı bir bakış açısı var.


Şöyle ki zihnimiz yaşanılanların üstünden bir süre zaman geçtikten sonra o durumları gerçekliğinden biraz saptırmaya başlıyor. Olaylarla ilgili algısal yaklaşımımız tamamen kişisel olduğu için, o anki duygusal yada mental durumumuza bağlı olarak, kişileri yada durumu zihnimizde farklı konumlandırabiliyoruz. Birde bunun üstüne "duygusal reaksiyonlar" " böyle yapsam şöyle olmazdılar " girince , hem geçmişteki olaylar hem de o kişi ile ilgili algılarımızda mantıksal hatalar ortaya çıkıyor. Belki de biten ilişkimizde artık birbirimize katabileceğimiz bir şey yokken, ilgi alanlarımız , frekanslarımız değişmişken iki taraf için de bu bitme noktası en uygunken, beynin ona dopamin salgılatan kısmı "hayır! Ona ihtiyacım var ." diyebiliyor. Ve zihin ilişkiye tutunma eylemi olarak geçmişte yaşanılan, ama tam da hatırlandığı gibi olmayan eylemleri çok şirince sunabiliyor. Dolayısıyla çoğu zaman geçmişteki olayları hatırlarken "değiştirilmiş zihin gerçekliğinde " anımsamalar yaşıyoruz.


Hatta çoğumuz şu durumu da yaşadık . Bir ilişki biter, üstünden bir süre zaman geçer ve deriz ki ; "neden o kadar üzülmüşüm acaba, buradan baktığımda iyi ki de şu an bulunduğum yerdeyim" . İşte bu tam olarak ilişkiden sıyrıldıktan sonraki süreçtir, yani zihin artık o kişi ile ilgili bağlılığını kestiğinde olayları bükmek yerine olduğu gibi gözler önüne serer. Ama bu sürece gelmemiz bazılarımız için uzun zaman ve gözyaşı alıyor. Fakat artık gerçekleri ve zihnin yanılsama durumunu biliyoruz.

O zaman "acımızı" farkındalıkla kucaklayarak ve "durumu olduğu gibi kabul ederek " zihnimizi gözlemleyebiliriz. Burada acı olmayacak diye bir şey yok. "Acı bizi geliştiren ve yaşanılandan dersler çıkartmamızı sağlayan" yaşamın içinden bir deneyim . Fakat buna bir kabul ediş ve farkındalık getirebilirsek. Yapılan zihinsel sapma ve senaryolara kapılmadan onu gözlemleyebilirsek, bu süreci daha kolay bir biçimde atlatabiliriz.

Farkındalıkla Kalın

Sevgiler Açelya

76 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör

Neden abone olmalıyım?

Eğer sitemizi gezerken keyif alıyorsanız ve yeni paylaştığımız içeriklerden haberdar olmak istiyorsanız aşağıdaki abonelik formu bölümüne mail adresinizi yazıp gönder butonuna basabilirsiniz.

bottom of page